TMMOB İKK'DAN DÜNYA SU GÜNÜ NEDENİYLE BASIN AÇIKLAMASI

TMMOB İl Koordinasyon Kurulu tarafından 22 Mart Dünya Su Günü olması nedeniyle Eğitim Sen alonunda bir basın açıklaması düzenlendi.
Açılış konuşmasını yapan TMMOB İl Koordinasyon Kurulu temsilcisi Erol Özkan ünya Su günü olması nedeniyle bu günün tarihçesini ve suyun yaşamsal önemi hakkında bilgilendirdi.
Basın açıklamasını ise Kübra Çabuk okudu.Çabuk okuduğu basın açıklamasında, Bugün, 22 Mart Dünya Su Günü’nü kutluyor olmanın ötesinde, suyun yaşamımızdaki vazgeçilmez yerini ve karşı karşıya olduğumuz tehditleri bir kez daha kamuoyuyla paylaşma gereği duyuyoruz.Birleşmiş Milletler tarafından; ilk kez 1992 yılında Rio Konferansında kararlaştırılan Dünya Su Günü; İlk kutlamanın yapıldığı 1993 yılından beri her yıl farklı temalarla kutlanıyor. 2025 yılında Dünya Su Günü “Buzulların Korunması” teması ile kutlanmaktadır.Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan 2015 yılında yayınlanan rapor su kullanımı konusunda çarpıcı verileri içermektedir. Rapora göre; Dünyada 748 milyon kişi temiz içme suyuna ulaşamıyor. Aşırı kentleşme nedeni ile boyutu büyüyen temiz suya ulaşım sorunu kapsamında; Dünya kentlerinde 20 yıl önce 111 milyon kişi bu olanaktan yoksunken, şimdi bu sayı 148 milyona ulaşmış durumdadır. Aynı rapora göre; artan nüfus sonucu 8,5 milyar kişiyi barındırmaya çalışan Dünyada 35 yıl içerisinde su talebi % 55, endüstrinin su talebinde %400’e varan bir artış öngörülüyor. Tarım sektöründe yapılan değerlendirmelerde ise; rapora göre son 50 yıl içinde ekilen araziler yalnızca %12 arttığı halde tarımın kullandığı su %117 artış göstermiştir.Dünya genelinde buzulların hacmi son yüzyılda dramatik bir şekilde azalırken, bu durum deniz seviyesinin yükselmesine, tatlı su kaynaklarının tükenmesine ve tarım arazilerinin kaybına yol açmaktadır. Sürdürülebilir su yönetimi olmadan gıda güvenliği ve güvencesi sağlanamaz. Buzulların korunması, yalnızca bir çevre sorunu değil, aynı zamanda insanlığın gıdaya erişim hakkının sağlanması ve sürdürülmesi meselesidir. Ne yazık ki, ülkemizde su politikaları hâlâ kamu yararı yerine rant odaklı projelere öncelik verilerek yürütülmektedir. HES’ler, madencilik faaliyetleri ve plansız sanayileşme, su havzalarını hızla tahrip etmekte, ülkemiz su fakiri olma yolunda ilerlemektedir.
Buzulların korunması için uluslararası işbirliği şarttır, bu bağlamda yerel düzeyde alınacak önlemlerle destek verilmelidir. Türkiye, iklim krizi ile mücadelede aktif bir rol almalı, karbon ayak izini azaltacak politikaları hayata geçirmeli ve su kaynaklarını korumalıdır. Ülkemizde su tüketiminin %70`i tarımsal, %20`si kentsel ve %10`u ise endüstriyel alanda gerçekleşmektedir. Dünyada ve ülkemizde giderek daha kıt bir kaynak olan suyun etkin ve adil bir kullanımı olduğunu söylemek ise mümkün değildir.Ülkemizde yılda 44 milyar m3 su tüketimi gerçekleşmektedir. Yıllık tüketilebilir su potansiyeli ise 112 milyar m3olan ülkemizde kişi başına tüketilebilir su potansiyeli 1.519 m3 civarında olup, bu değer "su azlığı" yaşanan bir ülke olduğumuzu ve bu değerin 2030 yılında 1000m3 olacağı öngörülmekte, "su fakiri" ülkeler sınıfına girebileceğimizi göstermektedir. Küresel iklim değişikliğine ilişkin senaryolar ülkemizin bu süreçten olumsuz yönde etkileneceğini ve su kısıtımızın daha da artacağını ortaya koymaktadır.Ülkemizde; atık suyun ancak %57`si arıtılabilmektedir. İçme kullanma sularının ise ancak %55’lik bir bölümü arıtılmakta, kalan kısmı ise sadece dezenfekte edilerek şebekeye verilmektedir. Diğer yandan, gün geçtikçe daha kısıtlı bir kaynak haline gelen suyu ticari bir meta olarak gören anlayış, yurttaşlarımızın sağlıklı, güvenli ve yeterli suya ulaşım hakkı önünde en önemli engeli oluşturmaktadır.Bir yanda tarımda, salma sulama gibi 5000 yıl öncesine dayanan sulama teknikleriyle büyük ölçüde su israfı yaşanırken diğer yandan şehir içme suyu şebekelerinde önemli su kayıpları devam etmektedir. Suyun Sürdürülebilirliğinin önemine dikkat çekilen süreçte; Arıtılmış suların yeniden kullanımının sağlanması, şebekelerde kayıp kaçak oranlarının azaltılması, su yönetimi süreçlerinde yenilenebilir enerji sistemlerinin kullanımı, ileri arıtma teknolojileri, bölgesel ve havza bazlı doğru planlama ve yönetim süreçleri önem kazanmaktadır.Yasal mevzuat ve düzenlemelerde su kaynakları, havza yönetim süreçlerinin bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesi, merkezi ve yerel idare ile birlikte bilim insanları, meslek odaları ve diğer paydaşlarla kamu yararı çerçevesinde düzenlenmesi gerekmektedir. Yapılan uygulamalar ise; su kaynaklarımızın içme suyu havzaları ve sulak alanlarımızın yapılan uygulamalarla yapılaşma, sanayi, ve diğer kirletici etkilere açıldığı ve doğal özelliğini kaybetme riski ile karşı karşıya bırakıldığını göstermektedir. Su kaynaklarımızın giderek daha kirli hale gelmesi Suyu Yönetemediğimiz gerçeğini de ortaya koymaktadır. Ülkemizde; su kaynakları koruma alanlarının mutlak bir şekilde korunması, kirlenmenin önlenmesi, sürdürülebilir, eşit kullanım haklarının temini ve sağlıklı politikalar ile yönetimi gerçekleştirildiğinde suyun sürdürülebilirliğinden bahsetmek mümkün olacaktır.TMMOB ve bağlı odalar olarak, suyun, canlı tüm yaşam için vazgeçilmez doğal bir hak olduğu unutulmadan, suyun kullanımı ve korunması ile ilgili kararlarda yöre, bölge, ülke insanının yok sayılmadan ivedilikle toplumsal projeler oluşturulması gerektiğinin önemi bilinerek ve hiç akıldan çıkarılmadan; ayrıca suyu "doğal hak" olmaktan çıkarıp, "ticari bir mal" haline getirerek sermayeye, küresel piyasaya açan politikalardan vazgeçilmesini, doğal kaynaklarımızı, halkımızın çıkarlarını ve geleceğini korumak için; kamu mülkiyeti temelinde örgütlenmiş, ulusal planlama çerçevesinde yerel kalkınmayı hedefleyen, her bireyin suya erişimine olanak sağlayan, eşitsizlikleri de ortadan kaldırarak, doğayla barışık yatırımı önemseyen ulusal su politikalarının bir an önce hayata geçirilmesi gerekliliğini bir kez daha vurguluyor, yurttaşlarımızın esenliğini ve doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim ve çevre politikalarının hayata geçirilmesi konusundaki kararlığımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.
TMMOB ve bağlı odalar olarak, doğadan, insandan ve emekten yana bir dünya için, suyun ve gıdanın geleceğini koruma mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz. Sağlıklı yaşam, güvenli gıda ve temiz suya erişim her bireyin temel hakkıdır. Bu hakka sahip çıkmak için kamu kurumlarını, meslek örgütlerini, sivil toplum kuruluşlarını ve halkımızı ortak mücadelede buluşmaya davet ediyoruz dedi.
Basın açıklamasına bazı siyasi parti ve STK temsilcileri de destek verdi.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- Motifler ‘şiddete karşı’ birleştirildi
- Babaeski ilçesinde Milli iradeye Saygı Mitingi
- Göç; Kırklareli Istranca Tarım Meslek Lisesi'ni Gündeme Getirdi
- LAİKLİK, TOPLUMSAL BARIŞIN GÜVENCESİ; BİLİM, KÜLTÜR VE SANATTA İLERLEMENİN İTİCİ GÜCÜDÜR.
- MEB, PROJE OKULU ATAMALARINDAKİ KRİTERE DAYALI OLMAYAN KEYFİ ATAMALARI İPTAL ETMELİ, KAYIRMACILIĞA SON VERMELİDİR!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.