14 MAYIS SEÇİMİ,IRKÇI-DİNCİ DİKTATÖRLÜK MÜ, CUMHURİYET VE DEMOKRASİ Mİ SEÇİMİDİR

AKP, Türkiyedeki Laikliği ve Cumhuriyeti tasfiye etmek için, başta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalistlerin, siyasal/ılımlı islam projesine uygun olarak kururdurulup, iktidara getirilen siyasi bir yapıdır. Klasik anlamda da, bir siyasi parti değil, laikliği yıkmaya yemin etmiş, cemaat,tarikat ve her türlü şeriatçı örgütlerin oluşturduğu, bir yapıdır. Bu yapı, bu gün sadece hükümet değil, fiilen devlettir.

AKP, Laik rejimi değiştirip, şeriat rejimi kurmak için, açık gizli her türlü yola başvurdu. Takiyye yaparak,demokrasiden yana görünerek, toplumdaki demokrasi özlemindeki kimi demokrat-sol çevreleri yedekledi. Uluslar arası sermayenin sağladığı ortam ve sıcak parayı kullanarak, ülkenin ve çalışanlarının ekonomik sorunlarını çözebilecek tek siyasal yapı olduğu algısını yaratıp toplumsal taban yarattı. Osmanlıcılık hayalleriyle BOP’un amaçlarını birleştirip, aktif politika ve dünyaya kafa tutanadam algısı yarattı. Cumhuriyetin geleneksel politikası olan ‘’yurtta barış, dünyada barış’’ilkesini terkedip,Türkiyeyi Ortadoğu bataklığına sürükledi. Memleketi, seriatçı,terörist, ne idüğü belli olmayan grupların, toplama kampına dönüştürdü. Toplumun dikkatleri başka alanlara çekilirken, atanan dinci/şeriatçı, laiklik ve Cumhuriyet düşmanı kadrolar aracılığı ile, eğitimden sağlığa, emniyetten orduya, bürokrasiye kadar kurumlarının içi boşaltıldı, işlevsiz kılındı. Kaynaklar, ganimet mantığı ile talan edildi. ‘Allah’ın lütfu’ diye niteledikleri 15 temmuz darbesi bahanesiyle de, her türlü Anayasal hak ve özgürlükleri yokeden, ‘’devlet benim, ben devletim’’ diyen bir şahıs rejimi kuruldu.. Ülkedeki karar ve uygulamalar, anayasada nitelikleri belirtilen devletin kurallarına göre değil, fiilen, AKP iktidarınca,sarayda oluşturulan paralel devlet kadrolarınca alınıyor ve uygulanıyor.

AKP, islam dinini ve dini duyguları, siyasi, ticarı, ekonomik vb. anlamda kullanmak üzere ‘’kutsal Devlet’’ anlayışını yerleşeştiriyor. Bu anlayışa göre ‘’Tahat-iktidar, tanrıyı temsil eder.Tahat’da oturana inanmak ve itaat etmek, ilahi-tanrısal bir yükümlülüktür. Devlet otoritesinin ve iktidarın sorgulanması bid’at ve sapkınlıktır.’’Bu rejimlerde, düşünen, sorgulayan değil, sadece iktidardakilerin söylediklerine inanan, itaat eden ‘sürü tipi kullar’ amaçlanır. Aklın özgürlüğü, bilimsel düşünüş ve araştırma yoktur. İçtihat kapısı kapanmıştır. Bu yüzden ,hiçbir şeriat sisteminde, özgürlük ve eşitlik yoktur. Toplum, yönetenlerin ümmetidir, kulu’dur. Bu nedenle bu rejimler çağdaş uygarlığın dışında kalıyorlar.

21 yıllık AKP iktidarı her yöneden iflas etti. Topluma vereceği hiçbir planı, projesi kalmadı. 6 Şubat depreminde de görüldük ki, iktidar, yönetemez durumdadır. Beceriksizlikleri yüzünden binlerce insanın ölümüne sebep olmuşlardır. Sıkışan iktidar, şimdi, kendilerinin de inananmadıkları masallar anlatıyorlar. Seçim rüşveti olarak, kaynaklar aktarıyorlar, temeller atarak ’biz yaparız’ algısı yaratılmak isteniyor. Hayat pahalılığı, enflasyon,döviz kontrolden çıktı. Ekonomi dikiş tutmuyor. Baskı ve saldırganlığı artırırken, en gerici ögruplarla ittifak yapıyorlar. Seçim hilelerine, muhalif basın-yayın-TV kapatmalarına kadar tam gaz devam ediyorlar.Kimlikler üzerinden kışkırtmalar yapıyorlar. Rüşvet ve yolsuzluklar ayyuka çıktı.

14 Mayıs’da Türkiye seçime gidiyor. İktidar, baştan beri, Cumhuriyete, cumhuriyet devrimlerine, laikliğe ve kadın haklarına karşı. Sarayın paralel devlet yapısıyla, fiilen ülkede siyasal islamcı bir rejim uyguluyor. Eğer seçimi yeniden kazanırsa, Fiilen uyguladığı şeriat rejimini resmen ilan edecek ve yüz yıllık Cumhuriyeti, laik hukuk sistemini, anayasal ve yasal hak ve özgürlüklerimizi yok edecek.Bu nedenle 14 Mayıs seçimi, ırkçı-dinci bir diktatörlük rejimi mi, yoksa, Laik Cumhuriyet ve demokratik rejim mi istiyoruz seçimi olacaktır. Demokratik ve aydınlık Türkiye için, çocuklarımız için, bu seçimi kazanmalıyız. Normal hukuk düzenine geçmek için, millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayına destek vermeliyiz.