1923 TÜRK DEVRİMİ VE SONRASI
31 Ekim 2024, Perşembe 11:231923 Türk Devrimi, uluslaşma,modernleşme ve laikleşmedir. Osmanlı’nın son dönemlerinde girdiği modernleşme ve kapitalist dünyaya eklenmenin radikal bir devamıdır. 1923 Devrimi ayni zamanda Osmanlı toplumsal formasyonundan da zihniyet dünyasından da bir kopuş anlamına geliyor. Hilafet ve Saltanatın ilgası,Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Medeni Kanun,Tekke ve Zaviyelerin kapatılması, Ümmetin yerini yurttaşın alması, Egemenliğin kaynağının gökyüzünden yeryüzüne indirilmesi bunların hepsi 1923 Devrimi’nin (Cumhuriyet) temel unsurlarıdır. Teokrasiden laikliğe, feodalizmden kapitalizme, monarşiden Cumhuriyet’e geçiş 1923 Türk Devrimi ile gerçekleşmiştir. Devrim, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde asker, sivil bürokrat zümre (Eşraf-Tüccar desteği) yani küçük burjuvazinin radikal kanadı tarafından gerçekleştirildi. 1923 Türk Devrimi gecikmiş bir “burjuva devrimi” dir. Bizim 1789’umuzdur! İslam dünyasında bir ilktir. Ne var ki 1923 Devrimi güçlü bir burjuva sınıfının olmayışından ötürü 1688 İngiliz ve 1789 Fransız Devrimi kadar radikal olamadı ve yarım kaldı. 1946 yılında “Soğuk Savaş” döneminin başlamasıyla Cumhuriyet kadroları içinde aydınlanmacı, ilerici kanat tasfiye edildi, Köy Enstitüleri kapatıldı, Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanlığı’ndan alındı, planlı ekonomiden vazgeçiş ve liberalleşme, kuran kursları ve imam-hatiplerin pıtrak gibi çoğalması sağlandı. 1950 yılında iktidara gelen Demokrat parti ( CHP içinden Toprak Reformu’na muhalefetten doğdu) döneminde , erken Cumhuriyet döneminde yeraltına çekilen tarikat ve cemaatler tekrar yeryüzüne çıktı ve “Yeşil Kuşak” politikaları ile “komünizme karşı mücadelede” panzehir olacakları gerekçesiyle, palazlandırıldılar. Demokrat parti iktidarı ile devletin kapıları tarikat ve cemaatler başta olmak üzere dinci gericiliğe sonuna kadar açıldı. 27 Mayıs 1961 Anayasa’sının sağladığı görece özgürlük ortamında ve dünyadaki gelişmelerin etkisiyle yükselişe geçen “Sol” 12 Mart 1971 Muhtırası ve 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’yle silindir gibi ezildi. Bu iki darbe tam anlamıyla bir “ Solkırım” dır. 12 Askeri Darbesi’yle devletin resmî ideolojisi “Türk İslam Sentezi” oldu. Türk İslam Sentezi,1970 yılında kurulan “Aydınlar Ocağı” tarafından inşa edildi. 12 Eylül Anayası ile din derslerinin zorunlu olması sağlandı ve İmam-Hatiplerin önü açıldı. Nakşibendi tarikatından olan Özal döneminde toplumda ve devlette dinin yükselişi sürdü. 1990 yıllarda Siyasal İslam’ın yükselişine dikkat çeken aydınlar katledildiler. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muhammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun… 1990 yıllarda Sol Liberaller tarafından Tarikat ve Cemaatlerin “Sivil Toplum” örgütü olarak nitelemesi ise tam bir aymazlıktı. 2002 yılında iktidar gelen Siyasal İslamcı AKP,1946 yılından beri devam eden bir sürecin ürünüdür. Yani Siyasal İslamcı AKP “Soğuk Savaş” döneminin bir imalatıdır. Karşıdevrimci bir partidir.Yaklaşık çeyrek yüzyıla yaklaşanan Siyasal İslamcı AKP iktidarında “Laik Cumhuriyet”in ilerici birikimleri büyük oranda tasfiye edildi. Eğitim dinselleştildi, tarikat ve zaviyeleri yasaklayan yasa uygulanmıyor, bakanlıklar,tarikat ve cemaatler tarafından paylaşıldı. Tarikat ve cemaatler öbür dünya işlerinden ziyade bu dünya işleri ile ilgileniyorlar. Tarikat ve cemaatler holdingleşerek altın çağlarını yaşıyorlar. Siyasal İslamcıların kurmak istedikleri rejimin sınıfsal temeli ,Anadolu Kaplanları ile tarikat ve cemaatlere dayanıyor. Siyasal İslamcılar bütün bu gelişmelere rağmen teokratik ( Şeriat ) bir rejim kuramadılar ama, epey bir mesafe de aldıkları gerçek. Ezcümle; Türkiye, 1923 Türk Devrimi ile Orta Çağ’dan çıkıyor, modernleşiyor ve çağdaşlaşıyordu. Karşıdevrimci Siyasal İslamcı AKP iktidarında ise modernleşmeden, çağdaşlaşmadan uzaklaşıyor, aklın ve bilimin zincire vurulduğu “yeni bir ortaçağa” sürükleniyor. 200 yüzyıldır sürmekte olan Osmanlı-Türk modernleşmesinin birikimi bu süreci geriye çevirecek niteliktedir…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum