İNSANA DAİR!
23 Nisan 2024, Salı 09:20
Homo Sapiens’in bireyleri tüm memelilerde olduğu gibi dürtülerinin ve içgüdülerinin baskısı altındadır. Dürtü ve içgüdüler evrimsel sürecin ürünüdür. Dürtülerini ve içgüdülerini kontrol eden, denetleyen ve yönetebilen “iyi insan” yani ahlaklı insan demektir! (İnsan bunu kültürel evrim sonucu öğrenmiştir. Türümüzü diğer türlerden ayıran en önemli fark kültürel evrim geçirmiş olmamız gerçeğidir. Doğa kültürel evrim sayesinde insanlaştı) Öte yandan “Etik” potansiyel olarak yapılabilir olandan kaçınmaktır…Sorumluluk ve dayanışma demektir! (Etik ve Ahlakın temeli din değildir) “hiç bir insan günde 24 saat iyi/kötü olamaz.(Edebiyatta klasiklerin, teması insanın iyi/kötü yönünüdür.) Hayatın kendisi gibi insanın kendisi de karmaşıktır…Ancak sağlam etik ilkelere sahip olanların olumlu karar ve davranışları, olumsuzlardan daha fazladır. Üretim araçlarında özel mülkiyetin ortaya çıkışı etik ilkelerin ortaya çıkaracak zemine darbe vurdu ama, tamamen ortadan kaldırmadı. 1970 yılların ortasından itibaren keşfettiğim Sosyalizmin, siyaset ve ideolojinin dışında bir tür “ iyi,dürüst ve adeletli olma klavuzu” olduğunu düşüyordum. ( O yıllarda gerçeğin tekeli franksiyonların şeflerinin elindeydi. Onlar ceplerinde gezdirdikleri gerçeği, sempatizanlara tebliğ ediyorlardı. ) Süreç içersinde ise sosyalistler arasında bir çok çıkarcı,sinsi ve kötü insan olduğunu gözlemledim. Yeryüzü cenneti “ Sovyetler birliği”nde bunların sayılarının çok olduğu ortaya çıktı. Başlangıçta bunların istisna olduğunu düşündüm. Sonraları düşüncelerim değişmeye başladı. Kapitalistler, dinciler, sağcılar ve milliyetçiler arasında temiz ve ahlaklı insanlar olduğunu gözlemledim. Sağcı ya da solcu olmak insanı otomatik olarak iyi yada kötü yapmıyordu. Elbette siyaset ve ideoloji önemsiz değildir.Ama onunla her şey bitmiyor. Gelinen noktada insanın “yeryüzü tanrılarına” ve onların “peygamberine” ihtiyacı yoktur.(yeryüzü tanrıları sağ da oldukça fazla ama sol da bunlardan hiç de muaf değil). Ezcümle; İnsan biyolojik ve kültürel evrim ürünüdür. Öte yandan her insan kendi tarihi inşa eder ama, bunu ideal koşullarda değil, tarihin ona sunduğu verili koşullarda gerçekleştirir. Bütün mesele insanın dürtü ve içgüdülerini “etik” ilkelere dayanarak yönetebilmesinde! EkoSosyalizm,(insanın ve doğanın sömürülmediği,üretim araçlarının toplumsallaştığı) etik ilkelerin ortaya çıkması için elverişli bir zemin sağlar, o kadar. (Yani etik dışı potansiyeli sıfırlamaz.) Bundan sonrası ise türümüzün bireylerinin kendi tarihlerini nasıl inşa edeceklerine bağlıdır!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum