IRKÇILIK!
15 Haziran 2022, Çarşamba 22:48Irkçılık insanlık tarihinin belirli bir döneminde ve belli coğrafyada ortaya çıkmıştır. İlk kez 17.yüzyılda Avrupa’da görülmeye başlamış ve 19.ve 20 yüzyılın ilk yarısında pik yapmış ve dünyayı etkilemiştir.Irk esas olarak deri rengi üzerinden tanımlanmış ve ırkçılık da insanlar arası hiyerarşi de deri rengi üzerinden inşa edilmiştir. Buna göre insanlar deri rengine göre beyaz,sarı ve siyah ırktan oluşmaktadır Beyazlar ırklar hiyerarşinin en tepesinde yer alırlar. Medeniyetin, uygarlığın yaratıcısıdırlar .Her yönden diğer ırklardan üstün olduklarından dünyayı “beyaz adam”ın yönetmesi, diğerlerinin de ona tabii olması doğal zorunluluktur. Irkçılığa göre bir tarafta uygarlar, diğer tarafta barbarlar (vahşiler) vardır. Beyaz adamın misyonu dünyaya uygarlık götürmek, kendilerini yönetme becerisinden yoksun vahşileri yönetmektir! Irkçılığın 17.yüzyılda Avrupa/Batı’da ortaya çıkması tesadüf değildir. Çünkü bu tarihte Kapitalizm tarih sahnesine çıkıyor ve uzak Asya’dan Amerika’ya , bütün dünyayının kolonize edildiği/sömürgeleştirdiği, Amerika kıtasındaki yerlilerin katledildiği, milyonlarca Afrika’lının Avrupa ve Amerika’ya köle olarak taşındığı bir dönemdir. Irkçılık sömürgecilik ideolojisini meşrulaşma işlevi görmüştür.18 ve 19. Yüzyılda ırkçılık ivmesini yükselterek varlığını sürdürmüştür. Kapitalizmin Emperyalist aşamaya ulaştığı, 20.yüzyılda ise Irkçılık Faşizm ve Nazizm’le buluşarak farklı bir boyut kazanmıştır.19.yüzyıldaki sözde bilimsel çalışmaların ,(kafatası ölçümleri) sosyal Darwinizm’nin ve antisemitizm mirasını üstlenen Nazi ırk kuramı, Hitler iktidarında uygulama alanı bulmuş, başta yahudiler olmak üzere “aşağı ırkların” fiziksel olarak tasfiye edilmesiden, zihinsel-fiziki engellilerin toplu bir şekilde katledilmesine uzanan genişlikte insan aklının alamayacağı bir ölüm projesine dönüşmüştür. 2.Dünya savaşında Nazizm yenilmiş ama ırkçılık Amerika’da , kölelik kaldırılmasına rağmen ayrımcılık politikaları varlığı sürdürmeye devam etmiştir. 1970’li yıllar Avrupa’da Neo-Faşist, Neo-Nazi akımları ortaya çıkmaya başladığı yıllardır. Bu kez mesele Yahudiler ve Siyahlar olmayıp, Avrupa’ya gelen göçmenler olacaktır. Bu dönem neoliberal politikaların yavaş yavaş uygulamaya konulduğu dönemdir. Sosyal Devlet zayıflamış, güvencesiz ve taşeron çalışma yaygınlaşmış bunun sonucu gelir dağılımı bozulmuştur. Emek hareketinin geri çekildiği koşullar da aranan “günah keçisi” bulunmuş ve o da Göçmenler olmuştur. Yeni Irkçığı Neo-Liberalizm doğurduğu ifade etmek gerçeği yansıtmak olacaktır.1990 yılında reel sosyalizmin çözülüşü, küresel ölçekteki adaletsizlik ve eşitsizliğin artışı, kapitalizmin krizleriyle birlikte yaşanan yoksullaşma, iklim krizinin yarattığı olumsuzluktan kaçış göçmen sayısındaki patlamaları getirmiş, bunun sonucun da Irkçılığın ivmesi armıştır. Kimi ülkelerde sağ/popülist, ırkçı/neo faşist akımlar iktidara gelmiştir. Bugün Türkiye’de ırkçılığın “yeni” versiyonuna benzer bir akım yükselmektedir. Mesele Göçmen/Sığınmacılar’dır. Küresel düzeyde yaşanan gelir dağılımındaki adaletsizlik, iklim krizinin yarattığı olumsuzluk, iktidarın izlediği neo-Osmanlı dış politikası sonucu Türkiye, milyonlarca göçmen ve sığınmacı akımına uğramış. Bu insanların ülkemizdeki varlığı seküler, kentli Irkçı bir milliyetçiliği getirmiştir.Bu yeni milliyetçilik Avrupa’daki muadilleriyle ayni argümanları kullanmaktadır. Bu yeni milliyetçilik seküler,kentli orta sınıf/beyaz yakalılar arasında yükseldiği açıktır. Derinleşen ekonomik krizle birlikte yoksullaşan bu kesim, faturayı Kapitalizme değil de kendilerinden çok daha yoksul olan Sığınmacılara/Göçmenlere kesmektedir. Böylesi konjonktürde Özdağ’ın partisinin yükselişe geçmesi şaşırtıcı değildir. Orta sınıflar/beyaz yakalılar kendilerini işçi sınıfınından kabul etmedikçe, göçmenleri/sığınmacıları da Türkiye işçi sınıfının bir parçası olarak görmediği sürece Irkçılık batağından kurtulamayacaklardır. İnsanlık tarihini sınıf mücadelelerinin tarihi olarak değil de, Irklar mücadelelerinin tarihi olarak okumak bilimsel bir yaklaşım olamaz. Not;Evrimsel Biyoloji( Genetik, Moleküler Biyoloji..) 20. Yüzyıl biterken, Irkçılığın bilimsel bir temeli olmadığı tartışmasız bir şekilde ortaya koydu. Türümüz Homo Sapiens (%98.2 ayni DNA’yı paylaştığımız Şempanzelerle ortak atadan 6 milyon yıl önce ayrıldık) 300 bin yıl önce Afrika’da Homo heidelbergensis’ten evrilerek ortaya çıktı ve 80 bin yıl önce tüm gezegene dağıldı.Türümüz Homo Sapiens homojen bir türdür. Geçmişte Irkların tanımlanmasında kullanılan deri rengi evrimsel adaptasyonlardan başka bir şey değildir. Homo Sapiens popülasyonları arasındaki genetik farklılık %3-5. Irkların oluşabilmesi için bu oranın %33 olması gerekir. Homo Sapiens popülasyonları arasında gen akışı kesilmediğinden biyolojik anlamda ırklarla da oluşmadı. Türümüz Homo Sapiens’in popülasyonları genetik çeşitliliğin %85’inden daha fazlasını kendi içlerinde taşımaktadırlar. İnsanlık suçu olan Irkçılık bilimsel olmayıp, kültüreldir!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum