Kırklareli
19 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    30.71
  • EURO
    32.91
  • ALTIN
    1967.5
  • BIST
    8994
  • BTC
    49397.326$

LAİKLİK VE SEKÜLERİZM ÜZERİNE NOTLAR!      

12 Şubat 2024, Pazartesi 22:28

  1688 İngiliz ve Fransız Devrimleri, Burjuvazinin önderliğinde Feodal Üretim Tarzını tasfiye etmiş ve Kapitalist Üretim Tarzına geçişi sağlamış “Burjuva Devrimleri”dir. Burjuvazi, emekçi sınıfları ( işçiler,köylüleri,sömürülenleri ezilenleri) yanına alarak aristokrasi (soylular) ve kiliseye karşı savaşı kazanmış ve Burjuva Devrimleri’ni gerçekleştirmiştir. İngiltere’de feodalizmden kapitalizme geçiş daha yumuşak (daha az kan dökülerek) bir şekilde gerçekleşmiştir. Aristokrasinin büyük kısmı burjuvalaşmıştır.  İngiltere’de monarşinin bugün bile varlığını sürdürmesi, bu yumuşak geçişten kaynaklanmaktadır. Bu süreç İngiltere’de “Sekülerizm” kavramını ortaya çıkardı. Fransa’da ise feodalizm kapitalizme geçiş çok kanlı bir sınıf mücadeleleri sonucu gerçekleşti. Fransa’da aristokrasi ve kilise,1789’ da burjuvazinin önderliğinde gerçekleşen çok kanlı bir Devrimle tasfiye oldular. Fransa’da devrim sonucu kilise, topraklarının mülkiyetini büyük oranda kaybedip kendi sınırlarına çekilirken,(iktidar talebinden  vaz geçmesi) aristokrasi ve monarşi tarihe karıştı.    Fransa’da yaşanan süreç  “laiklik” kavramını getirdi. Fransa’nın bugün bile laiklik konusunda hassas olması bu geçmişten kaynaklanmaktadır!  Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, 1789 Fransız  Devrimi’nden çok etkilenmişler.  Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması, 1923 yılında kurulacak  Devrimci Laik Cumhuriyet’in yolunu açmıştı. Mustafa Kemal ve arkadaşları (Radikal Küçük Burjuvazi) güçlü bir burjuvazinin olmadığı koşullarda  saltanatı ve hilafeti tasfiye etmiş ve de 1923 Devrimci Laik Cumhuriyeti kurmuştur.  1923 Devrimi’n de 1789 Fransız Devrimi’yle kıyaslanmayacak kadar az kan dökülmüştür. 1923 Devrimi bizim 1789’u muzdur ve İslam dünyasında tektir. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu laiklik modeli Fransa’dan alınmıştır. (Fransa,Katolik Kilisesi’inin iktidarında çok büyük acılar yaşamıştı. O neden dolayı dini devlet denetimine almıştı)Atatürk, dini istismar etmek isteyenleri denetlemek için Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuştur. Bu laiklik modeli başta Siyasal İslamcılar olmak üzere bazı çevrelerce “jakoben” diye nitelendirilmişti.  1946 yılında başlayan “soğuk savaşa” kadar bu model işlemiş. 1946 yılından sonra sağcı iktidarlarca dinin siyasete alet edilmesi ile kurum yozlaşmış ve kuruluş amacından uzaklaşmıştır. 2002 yılında iktidara gelen Siyasal Islamcılar’ın iktidarlarında ise  demokrasinin ön koşulu olan “laikliğin” altını oyan bir aparata dönüşmüştür.  Erdoğan, uzun zamandan beri Türkiye’yi “Diyanet” üzerinden yönetmektedir.  Kuruluş amacından çoktan uzaklaşan ve laikliğin tasfiye eden ve teokrasinin yolunu döşeyen bir kuruma dönüşen “diyanet” tasfiye edilmelidir.  Öte yandan Türkiye’nin yaşadığı 100 yıllık diyanet pratiği dinin bir kamu hizmeti olamayacağı ve dinin finansmanın inanç gruplarınca karşılanması gerçeğidir. Laiklik devletin dinden arındırılması, Sekülerizm ise toplumsal yaşamda dünyevi yaşamın, uhrevi yaşama  baskın hale gelmesidir. Yani dinin toplumsal yaşamda etkisinin azalmasıdır. Laiklik ve Sekülerizm çoğu yerde birbirinin yerine kullanılabiliyor.  

  Ezcümle; ister laik ister ise seküler olsun dünyanın hiç bir ülkesinde  dinin siyasal bir “iktidar” talebi yoktur ve olamaz da.!!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum