TARİKATLAR VE CEMAATLER ÜZERİNE 2
13 Aralık 2022, Salı 09:18Cesur,namuslu ,vicdanlı gazeteci(BirGün gazetesi yazarı ) Timur Soykan’ın H.K.G.’nin başına gelenleri haberleştirmesi ile Tarikatlar ve Cemaatlerın yeniden Türkiye’nin gündemine gelmesini sağladı.Tarikat ve Cemaatler daha öncede Türkiye’nin gündemine bir çok kez gelmişti. İsmailağa Cemaat’ine bağlı Hiranur vakfı’nda yaşanan olay,ne tekil ne de istisnadır! Türkiye’yi sarsan bu olay karşısında Siyasal İslamcılar hemen bu olayı örtbas etmeye, tepkileri “İslam’a saldırı” diye niteleyerek bastırmaya çalıştı. Siyasal İslamcıların savunması gelen büyük tepkiler üzerine bir gün bile sürmeden çöktü. Öte yandan Kadın Aile Bakanı’nın iddia ettiği gibi Pedofili de değildir.Pedofili hem ahlakken hem de hukuken suçtur.Ayni Bakan, Ensar Vakfın’da yaşanan yaygın ve sürekli çocuk istismarı konusunda da “münferit bir olaydır,bir kere olmuştur” mealinde bir şeyler söylemişti. Hiranur Vakfı’nda yaşanan olay pedofili olmayıp , siyasi-ahlaki bir vakadır! Günümüzdeki tarikat ve cemaatlerin dinle,inançla, Müslümanlıkla ilişkisi kopmuş büyük paraların döndüğü holdinglere dönüşmüş, her türlü yolsuzluğun döndüğü, istismarın din kalkanı ardına gizlendiği çıkar yuvalardır, çoktandır..Hiranur Vakfı Nakşibendiliğin Halid’i koluna bağlı İsmailağa Cemaati'nin yapılarından biridir.AKP kadrolarının Nakşi gelenekten geldikleri Şehylerine,mürşitlerine bağlılıkları sır değildir.Tarikatların,Cemaatlerın Siyasi kadrolara olduğu kadar askeriyeye ve mülkiyeye nüfus ettikleri bir sır değildir. Bunun çarpıcı örneği Gülen Cemaati’dir. Bugün Türkiye’yi yöneten kadrolar hem oy aldıkları hem de aynı zihniyeti paylaştıkların tarikat ve cemaatlere çok geniş imkanlar tanımaktadırlar. Cemaat ve Tarikatlardan gelen talepleri adeta emir kabul etmektedirler. İstanbul Sözleşmesi’nden Cemaat ve tarikatlardan gelen talepler sonucu çıkılmıştır. Tarikat ve Cemaatler günümüzde tarihsel kökenlerinden kopmuş, Sufi geleneğin dini-felsefe arayışı,derinleşme, Kamil insana varma amaçlarından, dayanışma işlevlerinden uzaklaşmış, siyasi ve ticari yapılara dönüşmüştür.1925 yılında çıkarılan Tekke ,Zaviye ve Türbelerin kapatılması şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, vb kurum ve ünvanların kaldırılmasına ilişkin kanunlar sonucu bu, yapıların tümü yer altına indi ve ilk fırsat güçlenerek ortaya çıktılar. 1946’dan sonra Soğuk Savaş ve Yeşil Kuşak politikaları tarikatların, cemaatlerin ve de Siyasal İslam’ın önünü açtı.12 Eylül Askeri Darbesi (Solkırım) demokrasinin temeli olan sendikaların, meslek odalarının,demokratik kitle örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin vs... belini kırarak tarikat ve cemaatlerin (doğanın boşluk tanımaması gibi, siyasette boşluk tanımaz. Sivil Toplum Örgütlerininden zayıflamasından doğan boşluk tarikat ve Cemaatler tarafından dolduruldu. Tarikat ve Cemaatler sivil toplum örgütü değil! Çünkü yöneticileri seçimle belirlenmiyor) önünü açtı. AKP iktidarında bu yapılar altın çağını yaşıyorlar. Siyasette “ özne” olmaları da bu dönemin ürünüdür. Cemaatler ve tarikatlar bu sürecin sonucu inanç çevresi olmaktan çıkıp ; özel hastane , özel okul- dershane ve üniversite zincirleri, lüks otel zincirleri , hipermarket zincirleri... Sahibi oldular. Böylece “Siyaset-Tarikat-Ticaret “ şeytan üçgeni ortaya çıktı. Ezcümle; Yasak olan tarikat ve cemaatlerin “meşruiyet” kazanmış olmasının ve siyasette bir özne olmasının arkasında siyasetin dinselleştilmesi tutumu vardır. Bu sorunun çözümü devletin laik bir çizgiye çekilmesi, yani dinin devlete, devletin de dinin alanına müdahale etmeyen bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir! Tarikatların ve Cemaatlarin Türkiye’si olmaktan kurtulmanın tek yolu laik ve demokratik Türkiye mücadelesinden geçmektedir!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum